Kitap Okumak veya Okumamak… İşte Bütün Mesele Bu…!

Büyük çoğunluğumuzun ortak derdi değil midir bu konu? Sürekli ülkemizdeki okuyan insanların sayısının azlığından yakınır, “Nereye gidecek bu insanlığın hali?” diye sorgularız. Fakat bir şeyi unuturuz: “Madem bu bir sorun. Neden bunu değiştirmeye kendimizden başlamıyoruz? Kitap, neden okunmalıdır?

Çalışmamı:

PowerPoint dosyası halinde indirmek için tıklayınız.

Kitap okumakla ile ilgili çözüm önerilerine geçmeden önce “Kitap, neden okunmalıdır?” sorusunu merak edeniniz oldu mu? Bu soruyu, dünyaca ünlü yazar Mark Twain’ın bir anısı ile cevaplamak istiyorum:

+Bir defasında hocama dedim ki: “Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.”

-Bana bir meyve hurma uzattı ve dedi ki: “Bunu ağzında çiğneyip ye…”

-Yedikten sonra sordu: “Şimdi sen büyüdün mü?”

+“Hayır” dedim.

-Dedi ki: “Büyümedin ama o hurma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu…”

Anladım ki, okuduğum kitap da öyle dağılıyor. Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor. Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor, bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor, bir kısmı içindeki sevgi  - merhameti arttırıyor, bir kısmı özgüvenini arttırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor. Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar…!

Ülkemizde kitap okuma ile ilgili durum nedir?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2020 verilerine göre, Türkiye’nin kitap okuma oranı çok düşük… Türkiye’de kitap okumaya günde bir dakika gibi kısa bir süre ayrılırken televizyon izlemeye 7 saat ve internete 4 saat ayrılıyor.

Ülkeler arasında yapılan istatistiklerde de kitap okuma oranlarında çok gerideyiz. Yıllık kitap okuma ortalamaları:

  1. Bir Japon 25 kitap,
  2. Bir İsviçreli 10 kitap,
  3. Bir Fransız 7 kitap,
  4. Türkiye’de ise 6 kişi 1 kitap okuyor.

Kitap, neden okumuyoruz?

Bunun birçok nedeni var. Bu nedenleri ve neden okumuyoruz sorusuna verilen en yaygın cevapları, çözüm önerileri ile inceleyelim:

1. Teknoloji Bağımlılığı:

Gelişen teknoloji ve beraberinde getirdiği teknoloji bağımlılığı… Sanırım çoğumuz, teknoloji bağımlılığının insanlarda ciddi ciddi konsantrasyon sorunu oluşturduğu konusunda hemfikiriz. Milyonlarca uygulama ve program ile telefon, tablet ve bilgisayarlarımız… Çeşit çeşit dijital oyunlarla oyun konsollarımız ve reyting kaygılarıyla şekillendirilmiş yayın içerikleriyle televizyonlarımız… Hatta televizyonlarımızın akıllanmasıyla da beraber hayatımıza giren, ücretli veya ücretsiz film, dizi ve video izleme platformları… Kısaca evde, okulda, işte, otobüste kısaca her yerde, zamanımızın büyük bir kısmını birçok elektronik cihazla geçirmekteyiz. Bunları fark etmek ve sorunu çözmeyi istemek çok önemli…

Çözüm önerisi olarak, kitap okumak için ayırdığınız zaman içerisinde telefon, tablet, bilgisayar vs. yanınızda bulundurmayın. Hatta mümkünse (-ki mümkün olsun) kapatın gitsin. Çünkü, sigara bağımlısı olan insanların eli nasıl istemeden ağzına gidiyorsa, teknoloji bağımlısı olan insanların eli de telefona, tablete ve televizyon kumandasına vs. gidiyor.

2. Yanlış Kitap Seçimi:

Kitap okumaya karar verdiğinizde önce hangi türleri sevdiğinize karar vermelisiniz. Sinemaya gittiğinizde izlemeyi sevdiğiniz film türleri vardır. Animasyon, bilim kurgu, aksiyon, biyografi, dram, fantastik, gerilim, gizem, komedi, korku, macera vs. gibi… Bir de sevmediğiniz türler…

Çözüm önerisi olarak, kitaplarda da sevdiğiniz türü seçin, aksi takdirde okuduğunuz kitaptan soğuyacağınız için devamı gelmeyecektir.

3. Ağır Dilde Yazılmış Kitaplar:

Okuduğumuz kitabın dilini anlayamamak kitaba olan ilgimizi azaltır. Anlamını bilmediğimiz kelimeler, betimlemeler aynı paragrafı defalarca okutturur. Sonunda kitap terk edilir.

Okuyamamaktan şikayet ettiğiniz dönemlerde okumak için ağır kitapları okumak zorunda değilsiniz. Çözüm önerisi olarak, kendinize uygun, samimi, akıcı, sürükleyici kalemi olan bir yazar bulun ve onunla başlayın yolculuğa… Gülün, ağlayın, şaşırın, merak edin… Hatta kısa, kafa dağıtan, sürükleyen şeylere kaptırın kendinizi ilk etapta… Zihniniz odaklanma alışkanlığını yeniden kazandığı an zaten istediğiniz kitabı okursunuz…

Çocuklarımız içinde aynı şeyler geçerli. Yetişkinlerin bile, betimlemeler içinde boğulacağı bir kitap, çocukları okumaktan soğutur. Tabii ki o kitapları da okusun, kültürlensin, büyük yazarlarımızı tanısın ama her şeyin bir zamanı var. Bir kitapçıya veya bir kütüphaneye gidip, çocuğunuzun kendi okuyacağı kitabı kendisinin seçmesine fırsat verirseniz, eminim ki bundan daha çok keyif alacaktır.

4. İyi Çevirinin Önemi:

Çevirmenlik son derece zor bir iştir. Dile hakimiyet, kültüre hakimiyet ve en önemlisi konuya hakimiyet gerektirir. Çeviri kalitesi yetersiz olan kitaplar da insanı kitaptan soğutur. Tam kitap akıcı bir şekilde devam ederken cümle anlamsız kesilir ya da kelime olay akışını bozar. Bu durum çekirdek çitlerken bir tanesinin çürük olması ve ağzınızın tadını bozmasıyla eşdeğerdir.

Bildiğiniz çevirmenlerin çevirdiği kitapları tercih etmenizi çözüm önerisi olarak söyleyebilirim. Diyelim ki çevirmeni tanımıyor ve hiçbir fikriniz yok ise, bir kitapçıda veya kütüphanede ayaküstü de olsa kitaptan birkaç sayfa okuyarak kitabın genel dili hakkında fikir edinebiliriz.

5. Zorla Güzellik Olmaz, Örnek Olun:

Ne yazık ki ülkemizdeki çocukların büyük bir çoğunluğu, “Bırak başka şeyler yapmayı, biraz kitap oku” baskılarına maruz kalıyor ve okumanın bir zorunluluk olduğunu düşünüyor.

Burada ailelerde elbet hata var ama asıl hata, onları da yetiştiren ebeveynlerde… Onların da ailesi bu baskıyı yapmış zamanında. Böylece nesiller boyu kitap, yalnızca okul ile bağdaştırılan ya da ödev olarak görülen bir nesneye bürünmüş, hâlâ da öyle olmaya devam ediyor ve edecektir de… Tabi, bilinçlenme olmazsa…

İnsan yapısı gereği örnek alır, ders çıkartır, toplumsal hareket eder. Kitap okuma konusunda, yaşamında örnek teşkil edecek insanlar bulunmayan bir insan, kitaba daha zor ulaşacaktır. Örnek verecek olursak, hiç kitap okumayan bir anne ve babanın çocuğuna “kitap oku” diyerek baskıda bulunması yerine, ailenin de kitap okuma alışkanlığı kazanarak çocuğun yanında kitap okuması çok daha etkili olacaktır.

Çözüm önerisi olarak, kitap okumanın öneminin aile ve kurumlar tarafından daha fazla anlatılması, buna yönelik etkinliklerin yapılması sonucu değiştirebilir.

6. “Kitaplar Pahalı” veya “Param Yok” Bahanesi:

Kitap fiyatları ülkemizde büyük bir sorundur. Zaten yüksek olan kitap fiyatları kur farkının da etkisiyle iyice zirve yapmış durumda. Okur da bu durumdan çok şikayetçi…

Çözüm olarak, seçenekleri inceleyelim. Halk kütüphanelerimiz büyük bir nimet… Veya sahaflardan daha düşük fiyata ikinci el kitap alabiliriz. Okuduğunuz ve bir daha okumayacağınızı düşündüğünüz kitapları yenileriyle takas edebiliriz. İnternetten ücretsiz ya da düşük ücretli e-kitaplar bularak, telefondan, tabletten ya da herhangi bir elektronik cihazdan okuyabilirsiniz. Bunun dışında arkadaşlarımızla kitap alışverişi de yapabiliriz. Hem bu şekilde çevremizdeki insanları da karşılıklı olarak kitap okumaya teşvik etmiş oluruz.

7. “Sıkıcı Geliyor, Yoruluyorum” Bahanesi:

Bu cümleyi kuran kişi, bilin ki hayatına etki edecek kitaplarla henüz tanışmamış demektir. Her insanın, gözü gibi kollayıp seveceği ve okurken çok huzurlu olacağı kitaplar vardır elbette… Bir kalabalığın içinde, kimseyle anlaşamadığınızı düşünün. Ama bu kalabalıkta çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı görüyorsunuz ve birden o kalabalığa başka gözle bakıyorsunuz. Kısaca kütüphane veya kitaplık, kalabalık olarak tanımlanırsa, arkadaşınız da o hayatınıza etki eden kitaptır.

Bu sıkıntıyı giderebilecek çözümlerden biri de çizgi roman okumaktır. Çizgi romanlar hem az metin içermesi hem de kare kare akan görselliğiyle kolay takip edilir ve sizleri okumanın güzelliğine tekrar döndürebilir. Grafik roman da denilen, kendi içinde başlayıp biten, nitelikli insan hikayelerini konu edinen ve biraz da hacimli versiyonlarını okursanız bu, dolu dolu bir okuma olacaktır rahatlıkla…

8. “Zamanım Yok” Bahanesi:

Zamanım yok, çok meşgulüm, işlerimi yetiştiremiyorum… Bu bahane en sık kullanılan bahanelerin başında geliyor. Çözüm önerisi olarak, her nereye giderseniz gidin yanınızda bir kitap bulundurun ve yol boyunca eliniz ne zaman telefonunuza gitse onun yerine kitaba yönelin. Beklerken, metroda ayaktayken hiç olmasa da bir iki satır okuyun. Uzun kitaplara, klasik romanlara odaklanamıyor musunuz? Öyleyse öykü ya da şiir okuyarak başlayın. Kısa bir süreliğine de olsa zihninizi besleyin.

9. “Çok Yorgun Oluyorum” Bahanesi:

Eğer okuduğunuz kitaba kendinizi kaptırmışsanız, okumayı bırakıp uyumak istemezsiniz. Ya da kitap okurken bir fincan çay ya da kahve içmeyi tercih edebilirsiniz. Kafein sizi uyanık tutacak ve okuduğunuzun zevkine varmanızı sağlayacaktır. Çözüm önerisi olarak, yorgun olmadığınız zamanlarda okumayı deneyin. Örneğin öğle yemeği molasında ya da sabah uyandığınızda. Yolculuk esnasında da okuyabilirsiniz. İsterseniz tüm bu önerileri unutun ve düşünün: Kitap okurken uyuyakalmak aslında o kadar da kötü değil. Kim bilir belki hikâyeyi rüyalarınızda devam ettirirsiniz…

10. “Filmini veya Dizisini İzlerim” Bahanesi:

Kitapların bir kısmı filmlere ya da dizilere uyarlandığı için bu bahane de çok rastlanılan bir kaçış yolu. Fakat bir de tersinden düşünün, eğer filmi sevdiyseniz orijinal hali olan kitabı daha da sevebilirsiniz. Örneğin macera, gizem, gerilim türünde bir şeyler arıyor olabilirsiniz. Bu türdeki birçok klasik filme ya da diziye uyarlandı. Sherlock Holmes, Harry Potter, Alice Harikalar Diyarında gibi kitapları önce izleyin sonra okuyun.

11. “Alışkın Değilim” Bahanesi:

O zaman alışın. Her gün için bir hedef belirleyin, birkaç dakika okumakla başlayın. Yavaş yavaş süreyi uzatın. Sonra zaten çok seveceksiniz ve bırakamayacaksınız. Sadece kendinize okumak zorunda da değilsiniz. Bir çocuğa da okuyabilirsiniz. Emin olun onlara büyük bir iyilik yapmış olursunuz. Kitapları hayatın bir parçası yapmak hiç de zor değildir.

Kitap Okumanın Faydaları:

  1. Okumayan bir insanın günlük kelime haznesi 200 civarı kadardır. Yani 200 farklı kelimeyle gününü geçirebiliyor ve bundan rahatsız olmuyor. Bu insanlara dikkat edin, cümle kurarken bile zorlanır, hep aynı kelimeleri tekrar eder. Kelime haznemizi geliştirmek için mutlaka kitap okumamız lazımdır. Okurken de belki fark etmezsiniz ama kelime dağarcığınız dost sohbetlerinde zamanla sizi bile şaşırtacaktır. Kendinizi daha zeki ve daha iyi hissedersiniz.
  2. Okumak, insanların zihnini, evrensel anlayışını, empati yeteneğini, analitik zekasını, hafızasını ve daha birçok özelliklerini geliştirmelerini sağlayan en temel yapı taşıdır.
  3. Okumayan insan, hayata tek bir pencereden bakar, bildiği ezber cümlelerle olayları yorumlar ve dar kalıplı bakış açısına sahip olur.
  4. Her zaman yaşamak gerekmez, bazen de şahit olursunuz. Kitap okuyarak şahit olduğumuz olaylar ve hayatlar, bize hayatımız adına ders çıkarma imkânı verir.
  5. Artan bilgi birikiminiz, üretkenliğinizi geliştirir ve sorumluluk sahibi bir birey olmanıza yardımcı olur.
  6. Çocuk yaşta başlayan kitap okuma etkinlikleri, hayal gücü her şeye açık çocuğun daha sağlıklı bir hayata hazırlanmasına yardımcı olur.
  7. Kitap, yalnız kalmanın aslında insana güzellikler katabileceğini, fiziksel yalnızlığın bizi sürükleyeceği girdaptan hayal gücümüzle çıkabileceğimizi öğretir. Kişi doğru kitapları seçtiğinde depresyon sürecini de yönetebilir.
  8. Düzenli olarak kitap okuduğunuzda, daha sağlıklı bir beyne sahip olacaksınız. Bu zekâ gelişimi iş hayatınızda bir yükselişe de zemin hazırlar. Çünkü sağlıklı bir beyne sahip olmak, daha çok çalışma isteği uyandıracaktır.
  9. Vizyona girecek filmler hakkında çok fazla bilgi sahibi olabilirsiniz. Çünkü kitabını okumuşsunuzdur. Filme de beyninizin içinde kendinize özel çektiğiniz filmle kıyaslama yapmak için girersiniz.
  10. Okumayan insanların en dikkat çeken özelliklerinden biri de “her şeyi ben bilirim” edası takınmalarıdır. Oysa okuyan insanlar, her okuduğu yeni bir satırdan sonra “bunu da yeni öğrendim, öğrenecek daha çok şeyim var” der ve soru sorulduğunda “bilmiyorum” deme ferasetine sahip olur. Ne demiş Sokrates; “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.”

Yazımı 1989 yılında dört dalda Oscar’a aday olan “Ölü Ozanlar Derneği” adlı filmden bir replikle bitirmek istiyorum:

+ Kitap okuyor musunuz Bay Anderson?

– Okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum!

+ Ama biz hissediyoruz!


Yazar: Mürsel EREN

Kaynaklar:

  1. https://dogruhaber.com.tr/haber/758462-teknoloji-bagimliligi-arttikca-kitap-okuma-oranlari-dusuyor/
  2. https://www.ogretmensitemiz.com/egitim/okuyorum-ama-unutuyorum-diyenlere-h14161.html
  3. https://www.kirkevinkedisi.com/kitap-okuyor-musunuz-bay-anderson/
  4. https://www.sonbilge.net/okumakla-ilgili-sozler/
  5. https://www.ensonhaber.com/kitap/neden-kitap-okumuyoruz-sorusuna-cevaplar
  6. http://www.suatsaygin.net/neden-kitap-okumayi-sevmiyoruz/
  7. https://seyler.eksisozluk.com/eskisi-gibi-kitap-okuyamamaktan-yakinanlar-icin-basit-cozum-onerileri
  8. https://hayalleregidenyolum.com/2019/07/01/neden-kitap-okumuyoruz/
  9. https://oggito.com/icerikler/nicin-okumuyoruz/56497
  10. https://www.ensonhaber.com/kitap/duzenli-kitap-okumanin-8-faydasi

#kitap #edebiyat #book #yazar #oku #kitapkurdu #okumak #kitaplar #kitaptavsiyesi #kitapaşkı #read #okudumbitti #kitapsever #kitapsevgisi #reading #okuyorum #okumahalleri #kitapyurdu #huzur #kitaplariyikivar #kitapkokusu #okumakgüzeldir #teknolojivetasarım #teknolojitasarım #teknolojitasarimci #teknoloji #technology #tasarım #design #inovasyon #inovatif #innovation

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder