Bilim dünyası, insanlık tarihinin en parlak zihinlerine ev sahipliği yapmıştır. Bu olağanüstü kişiliklerin arasında, toplumsal önyargılara ve engellere rağmen büyük başarılara imza atmış kadın bilim insanları özel bir yere sahiptir. Marie Curie'den Ada Lovelace'e, Mary Anning'den Lise Meitner'e kadar uzanan bu ilham verici kadınlar, sadece kendi alanlarında çığır açmakla kalmamış, aynı zamanda gelecek nesillere de yol gösterici olmuşlardır. Bu yazıda, bilimin farklı dallarında iz bırakan, keşifleriyle dünyayı değiştiren ve toplumsal bariyerleri yıkan on üç olağanüstü kadın bilim insanının hikâyesine tanıklık edeceğiz. Onların azmi, cesareti ve entelektüel merakı, bilimin sınırlarını zorlarken, kadınların bilim dünyasındaki yerini de sağlamlaştırmıştır.
Marie Curie, 1867 yılında dünyaya gelen, Polonya asıllı kimyager ve fizikçi olarak biliniyor. Madam Curie olarak da hitap edilen ünlü bilim kadını, radyoaktivite üzerine yaptığı sayısız çalışmayla dikkat çekmiş ve iki farklı alanda Nobel Ödülü'nü kazanmaya layık görüldü. 1898 yılının temmuz ayında Curie, yeni radyoaktif bir element olan ve uranyumun radyoaktif bozunmasından ortaya çıkan polonyumu bulduğunu duyurdu. 1904 yılında doktorasını verdi ve Fransa'da gelişmiş bilim alanında doktora unvanı alan ilk kadın oldu.
Mary Anning, 1799 yılında dünyaya gelen ünlü bir fosil biriktiricisi ve paleontolojisttir. Henüz 10-12 yaşlarındayken dinozor kalıntıları keşfetmiş ve bu kalıntıları bir bütün olarak gün yüzüne çıkarmıştır. Fosil keşifleri ve incelemeleri sayesinde bu alanlarda dünyanın gelmiş geçmiş en önemli bilim insanlarından biri olduğu kabul edilmektedir.
Dorothy Crowfoot Hodgkin, protein kristallografisi bilim dalının kurucusu Britanyalı bilim insanı. Biyomoleküllerin üç boyutlu yapılarını belirlemek için kullanılan X-Işını kristallografisi tekniğinin öncülüğünü yaptı. En önemli başarıları kolesterol, penisilin, B12 vitamini ve insülinin moleküler yapılarının keşfidir. B12 vitamini üzerine çalışması ile 1964 Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülmüştür.
Lise Meitner, Avusturyalı fizikçi. Nükleer fizik ve radyoaktivite üzerine çalıştı. Fizyon'un teorik yorumunu yaptı. 11 Şubat 1939'da Otto Frisch ile dünyayı değiştirecek bir makale yayınladılar: "Uranyumun nötronlarla parçalanması: Yeni tip bir nükleer tepkime". Bu makalelerinde Hahn ve Strassmann'ın deneylerini referans göstererek ve çekirdeğin damlacık modeli kullanarak; baryumun, uranyumun parçalanmasından ortaya çıktığını önerdiler. Bu olaya fisyon ismini koydular ve bir çekirdekte oluşan nükleer fisyon tepkimesinden yaklaşık 200 milyon elektron volt (200 MeV) enerji açığa çıktığını hesapladılar.
Barbara McClintock, 1983 yılı Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi Amerikalı bilim insanı. Dünyanın en önemli sitogenetikçilerinden kabul edilir. McClintock 1927 yılında botanik dalında Cornell Üniversitesi'nden doktorasını aldı. 1920'lerin sonundan itibaren McClintock, kromozomlar ve mısırda üreme sırasında nasıl değiştiğiyle ilgili çalışmalar yapmış, ilk kez mısırın genetik haritasını çıkarmıştır. Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü ise transpozonları keşfinden dolayı kazanmıştır.
Jocelyn Bell Burnell, Kuzey İrlandalı astrofizikçi. Lisansüstü öğrencisiyken ilk radyo pulsarlarını keşfetti. İlk olarak pulsarları gözlemlemesine ve de analiz etmesine rağmen Bell Burnell Nobel Fizik Ödülü'nü tez danışmanı Antony Hewish ile paylaşmamıştır.
Maria Mitchell, 1847 yılında teleskop yardımıyla “Miss Mitchell Kuyruklu yıldızı” olarak bilinen kuyruklu yıldızı keşfeden Amerikalı astronomdur. Mitchell bu keşfi sayesinde, Danimarka kralı 7. Frederick tarafından sunulan altın madalyaya layık bulunmuştur - ki bu ödülün o dönemde bir kadına verilmesi sıra dışı ve önemli bir durumdur. Mitchell, mesleği astronomluk olan ilk Amerikalı kadındır.
Bir matematikçi, astronom ve filozof olan Hypatia, dönemin ünlü matematikçisi Theon'un kızıydı. İskenderiye Kütüphanesi'nde felsefe, matematik ve astronomi üzerine dersler vermiştir. Hypatia doğayı; mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalıştı. Hypatia Atina'da eğitimini aldıktan sonra 400 yılına doğru İskenderiye'ye döner ve İskenderiye Kütüphanesi'ndeki Platon Okulu'nda dersler vermeye başlar. Hypatia bu okulda, içerisinde Hristiyanlık, Paganizm ve Musevilik gibi birçok inanca sahip öğrencisine Platon ve Aristo'nun öğretilerini kazandırdı. Bu öğrencileri arasında ileride İskenderiye valisi olacak olan Orestes ve Ptolemais'in piskoposu olacak olan Synesius da vardı. Hypatia'yı ölene kadar savunmuş olan İskenderiye Valisi Orestes ile Hypatia'yı "dinsizlik" ve "şeytanlık" ile suçlayan İskenderiye piskoposu Cyril arasındaki kavga şehir çapında bir provokasyona dönüşür ve olaylar Hypatia'nın 415'de taşlanarak öldürülmesine kadar varır.
Marie-Sophie Germain, 1776-1831 yılları arasında yaşayan Fransız asıllı matematikçi, fizikçi ve filozoftur. Kadınlara olan önyargılar sebebi ile kariyerini matematik üzerinden yapamadı; fakat bağımsız olarak matematik üzerine hayatı boyunca çalıştı. Matematiğe olan katkıları sonucu ölümünden 6 yıl sonra Göttingen Üniversitesi tarafından fahri doktorluk ünvanı aldı.
Tümamiral Grace Murray Hopper Amerikalı bilgisayar bilimcisi ve ABD donanmasında rütbeli askerdir. Harvard Mark I bilgisayarının ilk programcılarından biri olan Hopper, bilgisayar programlama dilleri için ilk derleyiciyi geliştirdi. İlk modern programlama dillerinden biri olan COBOL'un da geliştiricilerindendi.
Ada Lovelace, 1815-1852 yılları arasında yaşamış İngiliz matematikçi ve yazardır. Esas olarak Charles Babbage'in erken dönem mekanik genel amaçlı bilgisayarı Analitik Motoru üzerindeki çalışmaları ile bilinir. Lovelace, günümüzde kullandığımız bilgisayar programlarının temelinde büyük katkı sahibidir. Bugün kullandığımız bilgisayarlardan çok çok uzak yapıda olsa da 1800’lü yıllarda Charles Babbage “Difference Machine” adlı bir ilkel bilgisayar üzerinde çalışmaktaydı. Müziği, resimleri ve yazıları dijital ortama aktarma potansiyeline sahip olduğu düşünülen bu bilgisayar, Ada Lovelace tarafından oluşturulan algoritma sayesinde hayat kazanmıştır. Bu algoritma sayesinde Ada Lovelace, bilgisayar programcılığının anası olarak anılmaktadır.
Elizabeth Helen Blackburn, (26 Kasım 1948, Tasmania) Avustralya doğumlu Amerikalı moleküler biyolog. Kromozomların uç kısımlarında bulunan ve kromozomları koruyan telomer isimli yapılarla ilgili çalışmalarıyla bilinir. Telomer yapımında etkin telomeraz enziminin kaşifleri arasındadır. Bu çalışmalarından dolayı 2009 yılında Carol W. Greider ve Jack W. Szostak ile Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü kazandı. Tıbbi etik üzerine de çalışmaları vardır.
Yazar: Mürsel EREN
Kaynaklar:
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Marie_Curie
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Ada_Lovelace
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Sophie_Germain
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Mary_Anning
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Dorothy_Hodgkin
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Lise_Meitner
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Barbara_McClintock
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Elizabeth_Blackburn
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Grace_Hopper
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Jocelyn_Bell_Burnell
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Maria_Mitchell
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Hypatia
#bilim #biliminsani #kadın #MarieCurie #AdaLovelace #SophieGermain #MaryAnning #DorothyHodgkin #LiseMeitner #BarbaraMcClintock #ElizabethBlackburn #GraceHopper #JocelynBellBurnell #MariaMitchell #Hypatia #teknoloji #technology #tasarım #design #teknolojivetasarım #teknolojitasarım #teknolojitasarimci #inovasyon #inovatif #innovation
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder